Unutulmamalıdır ki Ermeniler bizim kardeşlerimiz ve dostlarımızdır. Aynı topraklarda yüzyıllarca bir arada dostluk içinde yaşadığımız ve “Millet-i sadıka” olarak bağrımıza bastığımız asil bir milettir. Aramızda çözülemeyecek hiçbir sorun yoktur. Sorun gibi ortaya konan konuların tek ve en önemli çözümü de birbirimize sevgiyle ve merhametle yaklaşmak, geride kalan olayları sorgulamayı tamamen bırakıp tüm dikkatimizi önümüzdeki güzel, hayırlı, müjdeli günlere tekzif etmektir. Geçmişin hesabı yapılarak samimi bir dostluk ve kardeşlik inşa edilemeyeceği açıktır. İçinde bulunduğumuz çağ sevgi çağıdır. 1800’lerin, 1900’ların ırkçı, çatışmacı, öfkeli ve kindar üslubu artık geride kalmıştır. Bugün yapılması gereken, geçmişi geçmişte bırakıp, aydınlık, müreffeh, güzel bir gelecek inşa etmek için çalışmaktır.
Türk Milleti de Ermeniler de kavgadan, düşmanlıktan, gerilimden asla hoşlanmayan milletlerdir. İki millet de kardeşçe, huzur ve güven ortamı içinde arada sınırlar olmadan bir arada yaşamak istemekte ve yıllardır bunun özlemi ve umudu içinde yaşamaktadırlar.
Ancak şu da son derece önemlidir ki tüm bu siyasi girişimler sırasında Türkiye kalben kardeş ülke olarak benimsediği ve Türk-İslam Birliği’nin oluşumunda öncelikli ülke olarak belirlediği Azerbaycan Cumhuriyeti devletinin ve milletinin haklarını her zaman en üst düzeyde tutmuştur ve tutmalıdır. Halen de bu politikasında herhangi bir değişikliğe gitmemiştir. Azerbaycan Devleti ve halkı ile arasında ayrısı gayrısı olmayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti onlara zarar verecek, haklarını ihlal edecek, sıkıntılarına çözüm olmayacak hiçbir yolu da yol olarak benimsememiştir ve benimsemez de. Ermenistan-Türkiye Cumhuriyeti Devleti arasındaki yakınlaşmanın temelinde de hem Azeri halkının, hem Ermeni halkının hem de Türk halkının arasında sevgi, dostluk kardeşlik, barış ve güven ortamının oluşması ve bu topraklarda 3 halkın da özgürce yaşamaları, birlikte yatırımlar yapmaları, bolluk ve bereket içinde yaşamaları isteğivardır. Azeri kardeşlerimiz, yüzyıllarca yıldır yaşadıkları Dağlık Karabağ’a diledikleri gibi girebilmeli, evlerinde, bahçelerinde, topraklarında yeniden huzur ve mutluluk içinde yaşayabilmeli, diledikleri zaman arabalarına binip Türkiye’ye, Ermenistan’a girip çıkabilmelidirler. Aynı şekilde Ermeni kardeşlerimiz de istedikleri her an Diyarbakır’a, Urfa’ya, Samsun’a, İzmir’e İstanbul’a, Antalya’ya ve Türkiye’nin her iline rahatça ve güven içinde gidebilmeli arada hiçbir sınır ya da pasaport, vize sorunu olmadan diledikleri yerleri ziyaret edebilmelidirler. Azeri kardeşlerimizle, Ermeni kardeşlerimiz ticaret ilişkileri kurabilmeli, karşılıklı yemek yiyip sohbet edebilmeli, geçmişe hiç bakmadan Türk-İslam Birliği’nin kendilerine sağladığı rahatlığı, güveni ve huzuru doya doya yaşayabilmelidirler. Türk-İslam Birliği içinde yer almanın coşkusunu, mutluluğunu ve refahını tadabilmelidirler.
14 Ekim’de gerçekleşen Türkiye-Ermenistan maçı sırasında da Türk halkının Azeri kardeşlerine ne kadar düşkün olduğu, onların haklarını gözetmede ne kadar titiz oldukları bir kez daha ispatlanmıştır. Azeri halkının şahsı manevisine karşı -onların bulunmadığı bir ortamda dahi- korumacı ve hamiyetli bir yaklaşım içinde olduklarını hem Azerbaycan ile ilgili olarak hazırladıkları pankartlarla hem de Türk bayraklarının yanında dalgalandırdıkları Azeri bayraklarıyla bir kez daha göstermişlerdir.
Türk-İslam Birliği ruhunun tesis ettiği ve yıllardır özlem içinde beklenen Türk, Azeri ve Ermeni halkları arasındaki birlik tüm insanların birbirini sevebileceklerinin, aynı topraklarda özgürce, refah, huzur ve kardeşlik duyguları içinde bir arada yaşayabileceklerinin canlı bir örneğini oluşturacaktır.