Arapların deyimiyle Fezzan, Türklerin deyimiyle Fizan, Türk kültüründe uzaklığın ve ıssızlığın sembolü…
Libya’nın güneybatısında kıyıdan 600 kilometre içeride yer alan Fizan, çölleri ile ünlü. Yeraltı suları, petrol ve doğalgaz yatakları ile Libya’nın 3 önemli bölgesinden biri.
Libya’da Kaddafi sonrası için öngörülen en büyük tehlike, aşiretler arası yaşanacak bir iç savaştı. Aşiretlerin ülke sınırının dışına taşmış yapısının tetikleyeceği bir iç savaşın Senegal, Mali, Çad ve Sudan’a kadar geniş bir coğrafyayı etkilemesi ve Güney Afrika’ya kadar yayılacak bir buhrana sebep olması kaçınılmaz görülüyordu.
Bugün Libya’nın güneybatı sınırını oluşturan Fizan’da korkulan gerçekleşmiş durumda.
Bölgede sınır güvenliğinin olmaması komşu ülkelerden Libya’ya yapılan kaçak girişleri arttırıyor. Hatırlanacak olursa bunun bir örneği 12 Ocak 2013’te Fransa’nın Mali’ye müdahale etmesinin ardından terörist grupların büyük bir bölümünün sınırı geçerek Fizan’a sığınmasıyla yaşanmıştı. Hiç kuşku yok bu durum Fizan’daki sorunların çözümünü daha da güçleştiriyor.
Bölgede bölünmüşlük had safhada. Kuzey Nijer-Çad sınırı ve Kufra eyaleti Tebu kabilesine bağlı grupların kontrolündeyken, Cezayir sınırı ve Fizan’ın çoğunluğu ülkenin en büyük etnik topluluğu olan Tuareglere bağlı grupların kontrolünde. Fizan nüfusunun ana unsurları olan Tuareg ve Tebu kabileleri dahi kendi içlerinde parçalara ayrılmış haldeler. Bu kabilelere bir de Kazazife, Vurfelle, Hasavne ve Mehamid gibi onlarca kabilenin ve Kaddafi rejiminin eski kalıntılarının eklenmesi Fizan için oldukça karanlık bir dönemin başlamasına yol açtı.
Yaşanan iç savaşta her bir grubun amacı bölgenin tek hakimi olmak. Bu amaca ulaşmak için de sınır hakimiyetleri, kaçakçılık güzergahları, kontrol noktaları, petrol ve doğalgaz sahaları, askeri karargahlar ve silah depoları hedefte. Söz konusu stratejik noktaların kontrolü ile sağlanan gelirler ve bu gelirlere bağlı zenginleşme ise gruplar arası savaşı daha da kanlı bir hale getiriyor.
Verimli yeraltı su kaynakları, petrol ve doğalgaz yataklarına sahip olmasına rağmen Fizan’ın bugün en büyük gelir kaynağı kaçakçılık. Bu kaçakçılığın sonuçları sadece bölgeyi değil, tüm Avrupa’yı ve dünyayı etkiliyor.
Orta Afrika’dan Avrupa’ya geçmek isteyen göçmenler Libya sınırını aşarak ülke sahillerine, oradan da Avrupa’ya ulaşmaya çalışıyorlar. Uyuşturucu, alkol, sigara gibi maddeler bazı bölge ülkelerinden Libya’ya giriş yaparken, Libya’dan güneydeki ülkelere ise yağmalanmış inşaat malzemeleri, araçlar, iş makineleri ve çeşitli yollarla ele geçirilmiş devlet ürünleri kaçırılıyor.
Fizan’daki kabileler arası savaş masum halkların yaşadığı şehir merkezlerini de etkiliyor. Örneğin Ubari’de Tuaregler ile Tebular arasında yaşanan çatışmalar zaten zor durumda olan halkı daha da mağdur ediyor. Fizan’da özellikle Murzuk, Şati, Sebha, Gat gibi kentlerdeki halk, çatışmalardan uzaklaşmak için güvenli bölgelere göç ediyor.
Libya’da ciddi bir hükümet sorunu var. Ülke birbirine girmiş durumda; hemen her bölgede kargaşa hakim. Ülkenin doğu ve batısını yöneten hükümetler Libya’nın güneyini gözden kaçırıyor.
Bölgede gelinen son durumda savaşın içinde yer alan her unsur özerk bir yönetim, yani federal bir yapı istiyor. Kabilelerin diğer ülkelerde uzantılarının bulunması ve komşu ülkelerin karışıklık içinde olması ise Güney Libya’nın geleceğini iyice zora sokuyor.
Kısacası Güney Libya alarm veriyor. Sorunu bugün halletmemek çözümü daha da imkansız hale getirebilir.
Libya’da barış ve huzur için tarafların bireysel güç, kuvvet ve hegemonya arayışlarından vazgeçerek öncelikle ülkelerini ve halklarını düşünmeleri gerekmektedir. Taraflar savaş psikolojisi ile hareket etmemeli, karşılıklı fedakarlık göstererek ortak paydada buluşmalıdırlar.
Uzun yıllar Kaddafi yönetiminde sevgiden ve adaletten uzak yaşayan aşiretlerin, aralarındaki anlaşmazlıkları çözmeleri ve kaynaşabilmeleri için bir an önce ülkede sevgi ve şefkat anlayışının tesis edilmesi şarttır. BM’nin de desteği ile acilen tüm unsurların tanıyacağı bir birlik hükümeti kurulmalı ve tüm taraflar ayrılıkları bir kenara bırakıp ülkelerinin geleceği için birleşmelidirler.
Unutulmamalı ki Libya’da çözüm silahla değil ancak diyalogla oluşacaktır.
Adnan Oktar’ın Diplomacy Pakistan’da yayınlanan makalesi:
http://www.diplomacypakistan.com/arab-world/war-within-a-war-fezzan/