Günümüzde herkesin temennileri ortak: Açlık ve yoksulluğa çözüm bulunması, milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine, yaralanmasına ve sakatlanmasına, milyonlarcasının göç etmek zorunda kalmasına neden olan savaş ve çatışmaların sona ermesi ve toplumları manevi olarak çökerten ahlaki dejenerasyonun giderilmesi…
Barışın, iyiliğin, güzelliğin hakim olduğu mutlu, huzur dolu bir dünya tüm insanlığın özlemi.
Zulüm ve fitne yeryüzünü sarıp kuşatırken, olumsuzluklardan en çok etkilenenlerin başında çocuklar geliyor. Oysa çocuklar dünyanın en naif, korunmaya en muhtaç varlıkları. Dünyanın huzuru, onların huzur ve mutluluğuyla doğru orantılı. Güzel bir gelecek, çocukların fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden sağlıklı gelişmeleriyle mümkün. Ancak çocuklarla ilgili istatistikler vicdan sahibi insanları dehşete sürüklüyor:
Yılda yaklaşık 2 milyon çocuk açlık ve açlığa bağlı nedenlerle yaşama veda ediyor. 600 milyon çocuk yoksulluk sınırı altında yaşıyor. Milyonlarca çocuk içecek temiz su bulamıyor. Savaş ve çatışmaların sürdüğü bölgelerde yaşam süren çocukların sayısı bir milyardan fazla. Son 10 yılda yaklaşık 10 milyon çocuğun savaşlarda öldüğü, çok sayıda çocuğun kaçırıldığı, esir düştüğü, işkenceye maruz kaldığı, ailelerini kaybeden ve tek başlarına mülteci konumunda kalan çocukların kamplarda şiddete ve istismara uğradığı, çetelere dahil edildiği, askerliğe zorlandığı biliniyor. Yaklaşık 300 bin çocuk ise 30’dan fazla çatışma bölgesinde savaşıyor.
Savaş ve çatışma bölgelerinde yaşayan veya zorla asker yapılarak savaştırılan çocuklar hiç kuşku yok ihmal ve istismarın en ağır şekliyle karşı karşıya kalıyorlar. En temel hakları olan yaşama, sağlık, eğitim, barınma gibi pek çok hakları ihlal ediliyor. Hava saldırılarının hedef tanımaz özelliğinden dolayı sürekli ölüm tehdidi altında yaşamak durumunda kalırken, çatışmalar bittikten sonra dahi patlamamış mühimmat ve kara mayınları nedeniyle yaşamlarını kaybediyor ya da yaralanıyorlar.
BM Özel Temsilcisi Leila Zerrougui, çoğunluğu Ortadoğu’da olmak üzere Afrika ve Asya’da yaşanan çatışmalar ve şiddet olaylarından en büyük zararı çocukların gördüğünü şu sözlerle ifade ediyor:
“Çocuklar azami oranda sivilin ölmesini hedefleyen ve tüm toplumu terörize etmeyi amaçlayan şiddet olaylarından orantısız şekilde etkileniyorlar.”
Özel temsilci ayrıca, BM’e üye tüm devletleri silah altına alınmış çocukların yeniden topluma kazandırılmaları için sürdürülebilir programlar yürütmeye davet ediyor.[1]
Savaş nedeniyle yaşamları risk altında olan kesimin başında hiç kuşkusuz Suriyeli çocuklar geliyor. UNICEF Ortadoğu Bölge Sözcüsü Juliette Touma iç savaş nedeniyle 8 milyondan fazla Suriyeli çocuğun mağdur olduğunu şöyle dile getiriyor:
“Suriye’de artık çocuklar için güvenli hiçbir yer kalmadı. 6 milyonun üzerinde Suriye’de, 2,1 milyonu da komşu ülkelerde olmak üzere 8 milyondan fazla çocuk savaş mağduru. Ayrıca 2 milyon çocuk okula gidemiyor. Suriye’ye komşu ülkelerde ise 700 binden fazla sığınmacı çocuk okulsuz.”[2]
16 yaşındaki Rasha okuldan uzak olmanın kendisi için alışılması zor bir durum olduğunu anlattıktan sonra şöyle devam ediyor:
“Geleceğimi hayal etmeye çalıştığımda hiçbir şey göremiyorum.”[3]
Yürekleri sızlatan bu sözün, daha milyonlarca çocuğun duygularını yansıttığına şüphe yok.
Dünya gündeminde en üst sıralarda yer alması gereken ve acil çözüm bekleyen bir başka sorun, etnik kimlik, savaşlar, yerinden edilme gibi sebeplerle herhangi bir yere ait olamayan kişilerin yaşadığı 20 ülkede her yıl 70 bin çocuğun vatansız olarak dünyaya gelmesi. Dünya genelinde her on dakikada bir vatansız çocuk doğuyor.[4]
Yapılan tahminlere göre dünyada yaklaşık 250 milyon çocuğun yeterli eğitimden, sağlık hizmetlerinden ve temel özgürlüklerden yoksun biçimde çalışıyor olması ise bir diğer insanlık ayıbı. İnsani gelişim açısından büyük bir sorun oluşturan çocuk işçiliği dünyanın hemen her ülkesinde farklı şekillerde kendini gösteriyor. Milyonlarca çocuk, fiziksel, zihinsel, eğitsel, sosyal, duygusal ve kültürel gelişimlerine zarar veren ve uluslararası standartlara uygun olmayan koşullarda çalıştırılıyor ya da çalışmak zorunda kalıyor.
Dünyanın birçok ülkesinde kanayan bir yara olan çocuk evlilikleri de acil olarak çözüme kavuşturulması gereken bir başka evrensel sorun. Dünyada her yıl 14 milyon kız çocuğu evlendiriliyor. Çocuk yaşta evliliklere son vermek, öncelikle çocukların insan haklarını kabullenmekten geçiyor.
Şu bir gerçektir ki, dünya üzerindeki tüm çocuklar doğuştan insanlık değerine sahip olarak doğmaktadırlar. Her çocuk özgür yaşamalı, hiçbir şekilde ticaret konusu olmamalı, istismar, ihmal ve sömürüye karşı tüm hakları korunmalıdır. Ne var ki son yıllarda artış gösteren göç, ekonomik kriz, yoksulluk, işsizlik, hızlı kentleşme, çocuk ve genç nüfusun genişliği, savaşlar, terör, aile içi şiddet gibi etkenler nedeniyle çocukların yaşama, barınma, sağlık, eğitim, fiziksel, psikolojik veya cinsel istismara karşı korunma gibi başlıklar altında toplanabilecek haklarının yüksek oranda ihlali söz konusudur.
Çocukların maruz kaldığı tüm bu olumsuzluklar elbette uluslararası toplumun dikkatini çekmekte, ancak atılan adımlar yetersiz ve sonuçsuz kalmaktadır. Çocuk kaçakçılığının, çocukların alım-satım ve ticaretinin, borç karşılığı veya bağımlı olarak çalıştırılmalarının, zorla asker yapılmalarının, uyuşturucu maddelerin üretimi ve ticareti gibi yasal olmayan faaliyetlerde kullanılmalarının tam olarak önüne geçilmesi için Birleşmiş Milletler’in üretmiş olduğu çözümleri acilen uygulamaya geçirmek gerekmektedir. Çocukların üzerindeki bu zulmü ortadan kaldırmak için köklü çözüm yolları ve politikalar üretilmeli, kişi, kurum ve kuruluşlar çabalarını yoğunlaştırmalıdır. Risk altındaki çocuklar belirlenerek sosyal koruma altına alınmalı, sosyal güvenliğe yeterli yatırımın yapılması sağlanmalıdır.
Açıktır ki, dünyanın bugünü ve yarını olan çocukları içinde bulundukları durumdan kurtarmaya çalışmak herkesin görevidir. Zulmü uzaktan izlemenin ve fitnenin ortadan kalkması için gayret etmemenin de bir zulüm olduğunu unutmadan herkes elini taşın altına sokmalı, yaşam hakları ellerinden alınan çocukların bir an önce özgürlüklerine kavuşmaları için elinden gelenin en fazlasını yapmalıdır. Aksi takdirde akan her damla kandan, açlığın, yoksulluğun ya da savaşın yaşandığı bölgelerde yetim kalan, mülteci konumuna düşen, yetersiz beslenen, sömürü ve istismara maruz kalan, yaşamını kaybeden, yaralanan, sakat kalan her masumdan sorumlu olacağını kimse unutmamalıdır.
[1] https://childrenandarmedconflict.un.org/statement/statement-by-ms-leila-zerrougui-srsg-for-children-and-armed-conflict-at-the-law-justice-and-development-week-2015-world-bank-headquarters-washington-d-c-18-november-2015/
[2] http://aa.com.tr/EN/yasam/suriyenin-gelecegi-cocuklar-savas-magduru/489310
[3] İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) raporu, Kasım 2015, “Geleceğimi Hayal Etmeye Çalıştığımda Hiçbir Şey Göremiyorum, S. 1
[4] http://www.unhcr.org/cgi-bin/texis/vtx/refdaily?pass=52fc6fbd5&id=5639a5b55
Adnan Oktar’ın Jakarta Post’ta yayınlanan makalesi:
http://www.thejakartapost.com/news/2016/03/27/future-generations-growing-amid-hunger-and-wars.html