Suriyeli Sığınmacıların Temel Haklarına Erişimleri Tam Sağlanmalı

0
210
Syrian refugees cross the border into the autonomous Kurdish region of northern Iraq, August 19, 2013. More than 20,000 Syrian refugees have entered northern Iraq since Thursday in one of the largest crossings in the more than two-year-old conflict and the influx is continuing, the United Nations said on Monday. REUTERS/Azad Lashkari (IRAQ - Tags: POLITICS CIVIL UNREST SOCIETY IMMIGRATION)

new straits_times_adnan_oktar_ensure_rights_for_refugees_in_turkey

2011’e kadar normal bir hayatları olan Suriyelilerin iç savaş nedeniyle ülkelerinden iltica ettikten sonra karşı karşıya kaldıkları acılar, en az savaşın kendisi kadar dehşet vericiydi. Pek çok AB ülkesi mültecileri sınırlarının uzağında tutma yönünde bir politika izleyerek hafızalardan silinmeyecek bir insanlık ayıbı sergiledi. Binlerce mülteci Akdeniz ve Ege Denizi’nde boğularak hayatını kaybetti. Evlerini, yurtlarını, yakınlarını kaybederek göç etmek zorunda kalmış zavallı insanların AB ülkelerinin sınırlarında coplanmaları, üzerlerine plastik mermi sıkılması, biber gazı ve tazyikli suyla durdurulmak istenmeleri, yiyecek ve su verilmeksizin bekletilmeleri tarihe büyük bir vicdansızlık örneği olarak geçti.

Türkiye ise vicdani yükümlülüğünü yerine getirerek büyük bir sevgi ve hoşgörüyle mültecilere sahip çıktı ve iki buçuk milyona yakın Suriyeli’yi topraklarına kabul etti. Fakat başlangıçta geçici bir durum olduğu düşünülen göç dalgasının giderek kalıcı bir hal alması, geri dönüş vaktinin belirsizliği ve mülteci sayısının artması bazı teknik sorunları da beraberinde getirdi. Hiç şüphesiz bunların en başında mültecilerin hukuki statüleriyle ilgili sorun yer alıyor.

Her ne kadar “mülteci” olarak anılsalar da, Suriye’den gelenler Türkiye’deki yasalara göre yalnızca “sığınmacı” statüsüne sahipler. Ancak misafirlikle eşit olan bu konum onlara hak, güvenlik ve altyapı sağlamıyor. Dolayısıyla Suriyelilerin ülkede kalıcı oldukları gerçeğinden hareketle, sığınmacıların temel haklara erişimlerine dair şu ana kadar uygulanan isabetli düzenlemelerin daha da geliştirilmesi, entegrasyon politikalarının kapsamının da iyice genişletilmesi şart.

Suriyeli sığınmacılara yasal çalışma hakkı verilmesi de en aciliyetli ihtiyaçlardan biri. Nitekim mevcut yasalar nedeniyle Suriyeli bir sığınmacı, doktor, mühendis, avukat veya öğretmen de olsa Türkiye’de kendine sağlıklı bir gelecek hayal edemiyor. Bu algının giderilmesi ise elbette ki mümkün. Yapılması gereken, sığınmacıların çalışma izni alabilmelerini kolaylaştıracak uygulamaların süratle yürürlüğe konması.

Barınma sorunu, Türkiye’deki Suriyelilerin en önemli sorunlarından bir diğeri. 1 milyon 700 bin civarında Suriyeli, kampların dışında hayatlarını sürdürüyor. Büyük bölümü harabe binalarda, derme çatma çadırlarda, sokakta, park ve bahçelerde yaşıyorlar. Ancak uydu kentlerin sayılarının arttırılmasıyla bu da rahatlıkla üstesinden gelinebilecek bir sorun.

Sığınmacıların maruz kaldıkları emek sömürüsü, önüne geçilmesi gereken bir başka sorun. Suriyeliler hayatta kalabilmek için kayıt dışı sektörde güvencesiz olarak, düşük ücretlerle çalışıyorlar. Üstelik normal çalışma saatlerinden çok daha uzun saatler çalışmaya mecbur bırakılıyorlar. Tekstilden inşaata, tarımdan ağır sanayiye birçok sektörde kimsenin yapmak istemediği işleri çok düşük bir ücret karşılığı yapıyorlar. Kazandıkları parayla evlerini geçindiremedikleri için de tüm aile bireylerinin çalışması gerekiyor. Böylece kadınlar ve çocuklar da denetimsiz, kaçak iş yerlerinde kayıt ve insanlık dışı koşullarda, çok düşük ücretler karşılığında ve aşırı uzun süreyle çalıştırılıyorlar.

Gerçek şu ki mültecilerin %75’inden fazlasını çocuk ve kadınlar oluşturuyor ve bu sayının büyük bir bölümü kampların dışında zor koşullar altında yaşamlarını sürdürüyor. Kadınlar temizlik, çocuk, hasta, yaşlı bakımı gibi işlerde ya da tarım, turizm gibi sektörlerde kayıt dışı ve düşük ücret karşılığı çalışırken, çocuklar ya dilencilik yapıyor ya da yukarıda bahsedildiği gibi, çocuk işçilere dönüştürülüyor. Çocuklar ayrıca zorla evlendirilme, cinsel ticari istismar gibi hak ihlalleriyle de karşı karşıya kalıyorlar. Tüm bu sorunların çözümü, mültecilere yasal çalışma izninin verilmesi ile mümkün.

Sığınmacıların böylesine zor koşullar altında yaşamaları, suç ve şiddet ortamının doğup gelişmesi açısından da tehlike arz ediyor. Nitekim düşük gelir seviyesine sahip, dışlanmışlık hissi içinde bocalayan ve kimlik kaygısı yaşayan insanların pek çok suça eğilim gösterebilecekleri aşikar.

Mültecilerin bir diğer önemli sorunu da eğitim. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün son raporu bu soruna şöyle dikkat çekiyor: “Türkiye’de yaşayan 400 binden fazla Suriyeli çocuk okula gitmiyor. Hükümet her ne kadar Suriyeli mülteci krizine cömert bir biçimde karşılık vermiş olsa da Türkiye, okul çağındaki Suriyeli çocukların uluslararası hukuk bakımından sahip oldukları eğitime erişim hakkını garanti altına almakta zorlanıyor.”[1] Gerçekten de dil, entegrasyon sorunu ve maddi sıkıntılar çocukların eğitim almasına ciddi şekilde engel teşkil ediyor. Çalışma izinleri olmadığı için çalışamayan ya da çok düşük ücretler karşılığı çalışmak zorunda kalan Suriyeli aileler doğal olarak çocuklarının okul gereksinimlerini karşılayamıyorlar. Bu noktada mültecilerin defter, kitap, kırtasiye ve diğer okul malzemelerini ücretsiz temin edebilmelerinin gerekliliği anlaşılıyor.

Suriyeli çocuklara Türkçe’nin yanı sıra kendi ana dillerinde eğitim verilmesi de bir başka gereklilik. Bunun için tüm düzenlemelerin yapılması, yeni eğitim kurumlarının açılması ve bu kurumlarda sığınmacılara ana dillerinde eğitim verecek eğitimcilerin istihdam edilmesi şart. Bununla birlikte Türkçe dil problemlerinin çözülmesi yönünde gereken adımlar da atılmalı.

Washington merkezli düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü’nün, “Evlerine Dönecek Gibi Görünmüyorlar: Suriyeli Mülteciler ve Türkiye ile Uluslararası Toplumun Önündeki Zorluklar” başlıklı raporunda Suriyeli mültecileri ağırlamanın maliyetinin arttığına, Suriyelilerin Türkiye’de uzun vadede kalıcı olacakları algısının büyüdüğüne ve hükümetin acilen mültecilerin topluma entegre edilmeleri için kapsamlı politikalar geliştirmesi gerektiğine değiniliyor.[2]

Raporun dikkat çektiği gibi, mültecileri ağırlamanın maliyeti hızla artıyor. Türkiye’nin 5 yılda mülteciler için harcadığı para 10 milyar Amerikan dolarını bulmuş durumda. AB ülkelerinin Türkiye’deki mültecilerin ihtiyaçlarına yönelik 3 milyar euroluk yardım teklifinin mültecilerin ihtiyaçlarını karşılamak açısından son derece yetersiz olduğu açık. Türkiye’nin gerekli politikaları eksiksiz hayata geçirebilmesi için uluslararası aktörlerin yeterli miktarda maddi destekte bulunmaları şart.

Hiç kuşkusuz Suriyeli sığınmacılar artık Türkiye’nin bir gerçeği. Bu durumun olumlu etkilerinin ortaya çıkması için çalışma hayatı, barınma, belediye hizmetleri, sağlık, eğitim gibi alanları düzenleyecek geniş kapsamlı toplumsal uyum politikalarının devreye sokulması önemli. Başarılı entegrasyon politikalarıyla birlikte mültecilerin varlığının Türkiye’nin toplumsal zenginliğini arttıran bir unsura dönüşeceğinde hiçbir şüphe yok.


[1] https://www.hrw.org/tr/news/2015/11/08/283225

[2] http://www.brookings.edu/~/media/research/files/papers/2015/09/syrian-refugee-international-challenges-ferris-kirisci/turkey-policy-paper-web.pdf

Adnan Oktar’ın New Straits Times’da yayınlanan makalesi:

http://www.nst.com.my/news/2016/03/135549/ensure-rights-refugees-turkey

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here