2. Dünya Savaşı’ndan bugüne dünya üzerinde 68 büyük katliam gerçekleşti ve yaklaşık 85 milyon kişi hayatını kaybetti:
Çin iç savaşları ve komünist rejim uygulamalarında 40 milyon, Stalin ve sonrası Sovyetler Birliği’nde 10 milyon, Etiyopya iç savaşında 8 milyon, Zaire/Kongo savaşlarında 4 milyon, Kore Savaşı’nda 2.5 milyon, Sudan iç savaşlarında 2 milyon, Kamboçya Kızıl Kmer katliamlarında 1 milyon 800 bin, Vietnam Savaşı’nda 1 milyon 800 bin, Sovyet işgali ve sonrası Afganistan iç savaşlarında 1 milyon 800 bin, Pakistan iç savaşı ve Bangladeş’in bağımsızlığında 1 milyon 700 bin kişi yaşamını yitirdi.
Yaşamını yitiren 85 milyon insanın 11 milyonunu Müslümanlar oluşturmaktadır. Üstelik bu çatışmalarda ölen her 10 Müslümanın dokuzunun canı bir başka Müslüman tarafından alınmıştır. Müslüman katliamlarının büyük bir kısmı iç savaş boyutuna varan çatışmalarda gerçekleşmiştir. İkinci önemli sebep ise Müslüman komşu ülkeler arasındaki bölgesel güç kavgalarıdır.
Irak Kuveyt’i işgal ederken ya da İran’la savaşa girerken, sebep hiçbir zaman din olmamıştır. Libya-Mısır savaşları, bölge petrollerinin ve Süveyş Kanalı’nın kontrolünü elde etmek amacıyla başlamıştır. Afganistan, Sudan, Cezayir iç savaşları ülkedeki iktidarı kimin kontrol edeceği üzerinedir. Şii-Sünni kavgaları gibi gösterilen birçok çatışma ekonomik veya ırk temellidir. Hafız Esad Hama’da katliam yaparken, Saddam Halepçe’de Müslümanları kimyasal silahla öldürürken yegane amaçları iktidarlarını sağlamlaştırmak olmuştur.
Ortadoğu’nun hiçbir savaşı din temelli değildir ama bu savaşlar sırasında çoğu zaman dine dayalı gerekçeler koz olarak kullanılmış ve savaş ortamını tetikleyecek unsurlar devreye girmiştir. Bunlar çoğunlukla bağnazlardır.
Irak’ı işgal eden ABD idi; Irak halkı kuşkusuz ki bu işgalden dolayı çok yara aldı. Ama işgalin ardından yaşanan iç savaşta camilerde kendini patlatanlar Müslüman intihar bombacılarıydı. Afganistan iç savaşı, ABD işgalinden yıllar önce başlamıştı. Suriye, Yemen, Sudan, Cezayir ve Libya iç savaşlarında birbirlerine kurşun sıkanlar hep Müslümanlar oldu. Çünkü şiddet, bağnaz mantığı besledi; ona yol alacağı bir ortam hazırladı. İslam ülkelerinin çoğuna hakim olan bağnaz zihniyet, uzunca bir zamandır belli kitleleri etkisi altına almış ve bir kısım Müslümanları şefkat, merhamet, sevgi, saygı gibi temel insani değerlerden uzaklaştırmıştı. Demokrasi, insan hakları ve konuşma hürriyeti gibi modern toplumun gerekleri, söz konusu kesimler için hep geri planda kalmıştı.
Şu unutulmamalıdır ki, İslam dünyasını büyük ölçüde etkisi altına almış olan bağnaz zihniyet; güzelliğin, bereketin, gelişmenin, refahın önündeki en büyük engeldir ve radikalizmin hayat bulmasını sağlamaktadır. Samimi ve akılcı Müslümanlar eğer radikalizm sorununa çözüm geliştirmek istiyorlarsa, mutlaka bu tehlikenin farkına varmalı, buna karşı ilmi bir karşı mücadele içinde olmalıdırlar.
Bu mücadele önemlidir; çünkü barış dini olan İslam, haksızca, sürekli şiddet ile birlikte anılmakta, İslam’ın lanetlediği terör sürekli İslam dini ile bağdaştırılmaktadır. Öyle ki, 2015 yılında 53 ülkede sözde radikal gruplardan kaynaklanan 2.863 saldırı olmuştur. 27.618 kişi bu saldırılarda can vermiş, 26.143 kişi yaralanmıştır. 2014 yılında ölü sayısı 32.658, 2013 yılında ise 18.111’dir. Bu ölümlerin %80’i sadece 5 ülkede gerçekleşmiştir. Bunlar nüfusunun neredeyse tamamı Müslüman olan Irak, Suriye, Pakistan, Nijerya ve Afganistan’dır. ABD hükümetine bağlı Milli Karşı Terör Merkezi [National Counter-Terrorism Center (NCTC)] 2011 raporunda terör olaylarının mağdurlarının %97’sinin yine Müslümanlar olduğunu ortaya koymuştur.
Irak ve Afganistan iç savaşlarında şehit olanların sayısı 1 milyonun çok üzerindedir. Suriye iç savaşının bugüne kadar bu sayı sayısı 500.000’e ulaşmıştır. Bu sayının 400.000’i doğrudan şiddet olayalarında can verirken 100.000’i savaş ortamı ile gelen yetersiz sağlık hizmetleri eksikliği ya da salgın hastalıkların sonucunda hayatını kaybetmiştir.1 Libya iç savaşında 20.000 üzerinde Müslüman can vermiştir. Yemen ise son 50 yılda 10’dan fazla ayaklanma ve iç savaş yaşamıştır. Bugün hala devam eden Müslümanların Müslümanlara kurşun sıktığı çatışma ortamında 200.000’e yakın Müslüman can vermiştir. Bu ülkelere Somali, Nijerya, Sudan ve Pakistan’ı da eklersek dünya üzerinde devam eden büyük çaplı 11 iç savaşın 9’u islam ülkelerindedir. Bu iç savaşların ne zaman sona ereceği ise belli değildir. Görünen o ki her geçen yıl daha fazla Müslüman, yine Müslümanlar tarafından öldürülmektedir. Katil de maktul de namaz kılan, Allah’a secde eden, camiye giden Müslümanlardır. Bu nifak ortamını sona erdirmek tüm dünya Müslümanlarının üzerine düşen en önemli görevdir.
Müslümanlar Müslüman kurşunlarından kurtulabilmek için batıya sığınmaya çalışmaktadırlar. Türkiye’nin ve AB ülkelerinin kapıları, sınırları, limanları bir kısım Müslümanların şiddetinden kaçmaya çalışan masum kadın-çocuk Müslümanlarla dolup taşmaktadır. Milyonlarca Müslüman göçmen, hayatta kalabilmek için evlerinden yurtlarından ayrı bir hayat sürmeye razı gelmişlerdir. Güvenliğe ulaşabilmek için yollarda can verenlerin sayısını hesap edebilmek ise imkansızdır.
Bugün İslam adına ortaya çıktığını iddia edenler, Müslümanların haklarını savunduklarını söyleyenler 5-10 yıl gibi kısa bir süre içinde akan Müslüman kanının sorumlusu haline gelmişlerdir.
Oysa ki İslam’ın esası Müslümanların birliği üzerinedir. Müslümanlar İslam’da, barışta, sevgide birlik halinde olmakla yükümlülerdir. Nitekim Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) Müslümanlara bir nevi vasiyet olarak bıraktığı veda hutbesinde, Müslümanların birbirlerinin kardeşleri olduğunu tüm İslam alemine hatırlatmıştır.
“Müminler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz. Müslüman Müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslüman kardeşinin kanı da, malı da helal olmaz. Fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse o başka.”
Müslümanların izlemesi gereken yol da budur.
Özetle, dünyanın asıl problemi şiddet bataklığı ve bunu meydana getiren ideolojilerdir. Bağnazlık, İslam’ın yanlış anlaşılmasından kaynaklanan, bir kısım Müslümanların Kuran’dan uzaklaşmasının vahim bir sonucu olarak ortaya çıkan ve hurafelerle beslenen yanlış bir inanç sistemidir. Bu yanlış inanç binlerce, milyonlarca Müslümanın yaşamını yitirmesine sebep olmakta ve gitgide daha ürkütücü bir hal almaktadır. Bunun tedavisi, Kuran ile yapılacak akılcı bir eğitimle mümkündür. Müslüman olsun veya olmasın radikalizme karşı mücadele etmek isteyen her kişinin izleyeceği yol bu olmalıdır. Zihniyeti değiştirmeyi hedeflemeyen hiçbir yöntem, bu felaketin sona ermesini sağlamayacaktır.
http://www.theguardian.com/world/2016/feb/11/report-on-syria-conflict-finds-115-of-population-killed-or-injured
Adnan Oktar’ın Gulf Times & Daily Mail & Harakah Daily’de yayınlanan makalesi:
http://www.gulf-times.com/story/493465/Counter-bigotry-through-knowledge-and-wisdom
http://dailymailnews.com/2016/05/25/counter-bigotry-through-knowledge-and-wisdom/
http://www.harakahdaily.net/index.php/article/41403-counter-bigotry-through-knowledge-and-wisdom