Türk-Kürt Ayrımı Şeytanın Yaygarasıdır

0
439

Şeytan insanlara, aslında özünde bir problem dahi olmayan bazı konuları çok karmaşık, içinden çıkılması mümkün olmayan büyük bir açmaz gibi göstermeye uğraşır. Bu şekilde insan zihninin gereksiz şeylerle, boş konularla meşgul olmasını ister. Böylelikle de onları Allah’ı varlığını ve birliğini gereği gibi anlamak, hep Allah’ı anmak, Allah rızası için yaşamak gibi üzerinde esas yoğunlaşılması gereken konulardan uzak tutmak ister.

Özellikle de toplum içinde sosyal çalkantılara sebep olacak suni meseleler meydana getirmek için, hep bir anlaşmazlık ve tartışma çıkarmanın uğraşındadır. Bu konulardan bir tanesi de ırksal farklılık mevzusudur. İşte memleketimizde yıllardır süren yapay Türk –Kürt ayrımcılığı da şeytanın bu tür oyunlarından biridir.

Kürt Irkçılığının Temeli Darwinizme Dayanır

Irkçılık yüzyıllardan beri var olsa da bilhassa Darwinizmin sözde bilimsel kabul edilen izahları ile güya bir meşruiyet kazanmış ve bu suretle de bu türden akımlar büyük bir hızla yayılmıştır. Charles Darwin, beyaz Avrupa ırkı dışında kalan milletleri sözümona evrimini henüz tamamlayamamış, geri kalmış ırklar olarak kabul etmiştir. İşte bu fikir, ırkçılığa sözde bilimsel bir dayanak teşkil etmiştir. Bugün, evrim teorisi bilimsel olarak tamamen çökmüş olsa da evrimci telkinlerin toplumun bazı kesimleri üzerindeki etkisinin halen devam ettiği de bir gerçektir. Bu nedenle de pek çok insan tarafından, ırksal farklılıklar bir çatışma ya da bir üstünlük sağlama faktörü olarak görülmektedir.

Irkların varlığı doğrudur. Yüce Rabbimiz Kuran-ı Kerim’de “… birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler kıldık…” (Hucurat Suresi, 13) buyurarak insanları neden ırklar halinde yarattığını açıkça bildirmiştir. Allah farklı milletler meydana getirerek sosyal bir hayat yaratmıştır. Aynı ayetin devamında ise Allah “… Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en üstün olanınızdır…” buyurarak Kendisi için bir ırkın, başka bir ırka göre üstünlüğü olmadığını net bir şekilde belirtmiştir. Allah Katında üstünlük ancak, O’na olan samimi bağlılık ve O’nun rızasının en çoğunu aramakla, yani takva ile olabilir ki kimin üstün olduğunu da sadece Rabbimiz’in Kendisi bilebilir.

Bu mevzuya dair çok önemli bir başka nokta da günümüzde saf bir ırkın varlığından söz etmenin neredeyse mümkün olmadığıdır. Çağlar boyunca tüm toplumlar, göçler ve evlilikler vesilesiyle birbiriyle karışmış ve de kaynaşmıştır. Ancak bugün Türkiye’de, ırksal farklılık tartışması öyle bir noktaya gelmiştir ki, sanki memlekette sadece safkan Kürtler ve de safkan Türkler yaşıyormuş gibi bir algı oluşmuştur.

Bunun yanı sıra bir de, bir coğrafi bölgede sanki sadece belli bir ırk yaşıyormuş gibi bir hava oluşturulmaya çalışılmaktadır. Sanki Kürtler sadece Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da bulunuyormuş, geri kalan yerlerde de Türkler yaşıyormuş gibi yapay bir idrakin insanlara, özellikle medya kanalıyla ciddi bir şekilde telkin edilmesi söz konusudur. Fakat bugün Marmara’da, Ege’de ve Akdeniz’de pek çok Kürt kökenli kardeşimiz olduğu gibi, Güneydoğu’da da Türk ve Arap aşiretlerinin bulunduğu da inkar edilemez bir gerçektir.

Yıllardır Arap kökenli, Rum kökenli veya Ermeni kökenli pek çok kardeşimizin bu topraklarda yaşadığı da unutulmamalıdır. Bizler hep beraber, bu ülkenin halkı olma anlamına gelen “Türk milleti” tanımını oluşturmaktayız. Ve tüm kardeşlerimiz istediği bölgede, istediği şehirde, istediği gibi yaşamaktadır. Herkes birinci sınıf vatandaştır ve eşit haklara sahiptir. Nasıl ki pek çok etnik grubun yaşadığı ABD’de herkes kendisini Amerikalı olarak isimlendiriyorsa, bizde de herkes bu ülkenin vatandaşı olma manasında Türk’tür. Ortada suiistimal edilecek türden bir mevzu yoktur.

Dünya, komünist terör belasından kurtulmak istiyorsa, dünya çapında anti-komünist ve anti-materyalist ilmi bir çalışmanın yapılması şarttır. Böyle bir çalışmayı gereksiz ve etkisiz görenler, Darwinizmi yalnızca doğa olaylarıyla sınırlandırılmış bir teori olarak değerlendirenler, genellikle karşı karşıya oldukları tehlikenin çapının farkında olmayanlardır. Şu an PKK terör örgütünün mantığı, Stalin’in, Lenin’in, Mao’nun, Pol Pot’un Darwinizm’in ideolojik gereklerini uygularken kullandığı bozuk mantığın aynısıdır. Söz konusu komünist liderler, ilk başlarda yanlarında çok az bir destekçi kitlesi bulunmasına rağmen, sahip oldukları sapkın ideolojiye olan gözü kara bağlılıkları nedeniyle komünist terörü, vahşeti ve zulmü kısa sürede çok geniş topraklara ulaştırabilmişlerdir. Onları o dönemde yenilmez ve önüne geçilmez kılan, sapkın da olsa bir ideolojileri ve tam olarak inandıkları bir inançları olmasıdır. Onların kendi dönemlerinde durdurulamamalarının, bütün dünyanın bu ülkelerde yaşanan vahşete seyirci kalmasının tek sebebi de karşı tarafın herhangi bir ideolojisinin olmaması, bu vahşete ideolojik bir cevap verememeleridir.

Kürt Irkçılığının Nedeni Topraklarımızı Bölme İsteğidir

Ülkemizin bir bölümünü bir ırka, bir bölümünü ise başka bir ırka parsellemeye çalışmanın ardında yatan asıl neden, bazı kimselerin kendilerince bölünmeye zemin hazırlama hevesidir. Bu oyuna gelinmemelidir. Kurtuluş Savaşı’nda Kürt Türk demeden herkes bütün topraklarımızı savunmuştur. Şimdi de tüm topraklarımızı beraberce koruyor, bu topraklarda beraberce yaşıyoruz. Kürtler bu ülkede başbakanlık da yapmıştır, cumhurbaşkanlığı da yapmıştır. Şu anki kabinede de Kürt kökenli bakanlarımız mevcuttur. Bizim ülkemizde asla ayrı gayrı yoktur ve de olmayacaktır.

Milletimiz, şeytanın koparmak istediği bu ayrımcılık yaygarasına kesinlikle müsaade etmemeli ve Rabbimiz’in bizim için bir hidayet olarak indirdiği Kuran hükümlerini temel alarak bu meseleyi kökünden yok etmelidir.

Yüce Allah Saf Suresi’nin 4. ayetinde tüm Müslümanların “… sanki birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak” yaşamalarını istediğini emretmiştir. Yani Allah inananlar arasında ayrı gayrı olmasını istememektedir. Allah’ın razı geleceği tutum, bir arada yaşamayı istemek ve bu doğrultuda çaba sarf etmektir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin inanç ve idealindeki İslam Birliği’nin kurulması zarureti, Devletimiz için asla vazgeçilmeyecek bir ülküdür. Bu ideal çerçevesinde parçalara ayrılmak, bölünmek bir yana bütünleşmek, güçlenmek ve Avrupa Birliği modelli büyük bir birlik kurarak büyümek tek hedeftir. Bu hedefin gerçekleşmesiyle sadece Kürtler değil Türkler, Lazlar, Abhazlar, Çerkesler yani bu vatanın bütününü oluşturan Türk Milleti ve tüm bölge insanı gerçek huzura, barışa, rahata ve konfora ulaşacaktır.

Türk-Kürt Herkesin Birlik Beraberlik İçinde ve Kardeşçe Yaşamasının Tek Çözümü İttihat-ı İslam’dır

Türk İslam Birliği’nden bahsedildiğinde bir kısım kişiler, “Peki ya Kürtler bu birlikte yer almayacak mı?” gibi cahilce bir soruyla ortaya çıkmaktadırlar. Bu soru, kişilerin, birliğin amacını ve hedeflerini tam olarak anlamamalarından kaynaklanmaktadır. Türk İslam Birliği kurulduğunda içinde ilk yer alacak topluluklardan biri de Kürt kardeşlerimiz olacaktır. Kürt kardeşlerimiz, hem Türk hem de Müslüman kimlikleriyle zaten doğal olarak bu topluluğun içindedirler. Söz konusu söylemler her zaman olduğu gibi Kürt kardeşlerimizi bizden ayrı göstermeye çalışan hastalıklı zihniyetin ürünüdür. Bu tarz yaklaşımlara asla izin verilmemeli, Kürtlerle Türkler arasına nifak sokmaya çalışan art niyetli kimselerin çabaları boşa çıkarılmalıdır.

Türk İslam Birliği, bütün Kürt kardeşlerimizin de rahat etmeleri, bölücü terör örgütü PKK’nın zulmünden kurtularak huzur ve bolluk içinde yaşamaları için yegane çözümdür. Şu anda bölücü terör örgütünün amacı, bir devlet kurma söylemleriyle göz boyayarak Kürt kardeşlerimizi küçük bir bölgeye hapsetmek, onları her yönden kullanabilmek ve onlara orada her türlü sıkıntı ve zorluğu çektirebilmektir. Komünist zihniyet, zaten halkına bundan başkasını getirmez ve getirmemiştir de.

Türk İslam Birliği, bölücü terör örgütünün Kürt kardeşlerimiz üzerinde oynamak istediği bu çirkin oyunu ortadan kaldıracaktır. Öncelikle Türk İslam Birliği kurulduğunda PKK tehdidi diye bir sorun tarihe karışacaktır. Darwinist diktatörlüğün etkisiyle ve Müslümanların bölünmüşlüğünden faydalanarak kendisini şu anda güçlü gören PKK hareketi, böyle güçlü bir birlik karşısında dehşete kapılacaktır. Türk İslam Birliği kurulduğunda komünist terör örgütünü caydırma metotlarına, ikna çabalarına, onlara karşı silahlı bir mücadele yapmaya gerek olmayacaktır. Türk İslam Birliği’nin kurulmasının hemen akabinde terör örgütü birkaç saat içinde o bölgeden KENDİ İSTEĞİYLE ayrılıp gidecektir. Komünist bölücü terör örgütü PKK tehdidi bir anda tarihe karışacaktır.

Şu anda PKK, Kürt kardeşlerimizi küçücük bir toprak parçası üzerinde sıkıştırmak istemektedir. Türk İslam Birliği bu oyunu bozacaktır. Kürt kardeşlerimiz o bölgede baskı ile tutulma ve sıkışık bir parça toprak üzerinde yaşama zorunluluğundan kurtulup dünyaya açılacaktır. Tahmin edilebileceği gibi Türk İslam Birliği kurulduğunda sınırlar yalnızca sembolik olarak varlığını sürdürecektir. Türk İslam Birliği çatısı altında birleşmiş ülkeler arasındaki seyahat vize veya pasaportla değil, yalnızca kimlikle gerçekleşecektir. Devletler ve politik idareler olduğu gibi kalacak, fakat sınırlar sevgiye ve dostluğa açılan kapılar olacaktır. Bunun ilk adımları şu anda atılmış durumdadır. Ülkemiz ile pek çok ülke arasında vizeler kaldırılmıştır. Çeşitli ülkelerle pasaport uygulamaları dahi kaldırılmaya başlanmıştır. Bunlar Türk İslam Birliği’ne doğru güzel bir gidişatın habercileridir.

Türk İslam Birliği’nin sınırları bütün dünyayı kapsayacağı için Kürt kardeşlerimiz bu birliğin içinde dilerlerse Doğu’da kendi toprakları üzerinde yaşamaya devam edecek, isterlerse de diledikleri ülkeye açılabilecek, tehditlerden çekinmeden yolculuk yapabileceklerdir.

Ayrıca Kürt kardeşlerimiz, bölücü PKK terör örgütünün sistematik olarak empoze etmeye çalıştığı ikinci sınıf vatandaş iftirasından da kurtulmuş olacaklardır. Kürt kardeşlerimiz, son derece üstün meziyetlere sahip, yüksek seciyeli, İslam ahlakıyla ahlaklanmış değerli insanlardır. Türk İslam Birliği kurulduğunda, hakları daima korunacak, asla ve asla mağdur olacakları bir durumla karşı karşıya kalmayacaklardır. Zaten Türk İslam Birliği’nin getireceği zenginlik, güvenlik ve refah ortamı içinde yaşarken, bir yandan da İslam dininin getirdiği güzelliği herkesin yaşamasından kaynaklanan bir sevgi, saygı ve hürmet göreceklerdir. Hayatları boyunca bir daha asla komünist tehditlerin baskısı ile karşı karşıya gelmeyecek, asla ezilmeyeceklerdir. Türk İslam Birliği, Kürt kardeşlerimizin hak ettiği hayatı en mükemmel şekilde yaşayacakları, en mutlu olacakları ortamı sağlayacaktır. Bu, Yüce Rabbimiz’in vaadidir. Allah’ın izniyle bütün Müslümanların bir araya gelmesi ve huzur içinde yaşamasıyla Allah’a karşı bu en büyük farz görevi yerine getirilmiş olacaktır. Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur:

“Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak mücadele edenleri sever.” (Saf Suresi, 4)

Sayın Adnan Oktar’ın Türk Kürt Ayrımının Olmadığına Dair Yaptığı Açıklama:

Türk ne demek, söyledik açıkladık. Yani ırk anlamında değil, bunu bu kadar uzatmanın biralemi yok. Hepimiz eşitiz, hepimiz kardeşiz, Laz, Çerkez, Türk, Kürt hep aynı, inşaAllah. Kolay bir konu, anlaşılmayacak bir şey değil. Türkiye’de, Laz, Çerkez hepsi aynı hepsi kardeş hepsi Müslüman hepsi Allah’ın kulları. Bu açık ama anlamazdan geliyorlar. (A9 TV, 27 Şubat 2013)

 

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here